TÜRSAB’ta yıllardır değişmeyen bir başkan ve bir yönetim anlayışı var. Yönetim Kurulu etkisiz. Kurum, bir avukat ve bir basın danışmanıyla yönetiliyor. Hac ve umre acentaları dışlandı. Sağlık turizmi yapanların hakları korunmadı.
Kamuya veya kuruma ait tüm kaynaklar, kişisel siyasi hedefler için kullanılıyor. TÜRSAB’ın bütçesi, araçları, personeli, sosyal medya hesapları ve hatta fotoğraf makineleri bile seçim kampanyasının parçası hâline getirildi. Türk Hava Yolları gibi kurumlardan meslek örgütüne tanınan ayrıcalıklar dahi, kurum adına değil, kişisel çıkar doğrultusunda araçsallaştırılıyor.
TÜRSAB’tan yıllardır ödeme yapılan kamuoyu araştırma şirketleri ve PR ajansları, seçim döneminde yine devreye sokulacak. BTK’lar, saha organizasyonunun altyapısına dönüştürülecek. Otel ve uçak masrafları karşılanarak 3000 kişinin oy kullanmaya taşınacağı konuşuluyor. Daha önce yaptı. Şimdi tekrar yapacak. Çünkü bu organizasyonu kurabilecek ekonomik güç, idari kontrol ve medya erişimi zaten elinde.
Bel altı yöntemlerin, bu yönetimin vazgeçilmez taktiği hâline geldiğini anlamak için sadece bir örnek yeter. Ali Bilir henüz aday bile değilken, Yönetim Kurulu’nda görev yapıyor ve başkan yardımcılığı sorumluluğunu taşıyordu. O sırada hakkında yolsuzluk imalı haberler yaptırdılar. Başkan yardımcılığı devam ederken yapılan bu yayınlar, kalleşçe bir operasyondu.
Ama orada da durmadılar: Ali Bilir aday olunca, o haberleri bu kez genel kurulda onun aleyhine propaganda malzemesi olarak kullandı Bağlıkaya. Önce aynı yönetimde görev yaptığın kişiye karşı masa altından vurmaya başla, sonra da o iftiraları kongre kürsüsüne taşı işte bu da TÜRSAB’ta yıllardır değişmeyen yönetim tarzının gerçek yüzü.
Ama bu tablo, hiç kimse için mazeret olamaz. Çünkü seçmen, acziyete değil, iradeye oy verir. Bu yarışta var olmak isteyen kişi, sadece haklı değil; hazırlıklı da olmalı. Sadece ahlaklı değil; güçlü de olmalı.
Rakibinin elindeki hiçbir imkândan daha azına sahip olmamalı. Kampanyasını daha nitelikli PR şirketleriyle yürütebilmeli; seçim günü 3001 kişiyi sandığa getirebilecek organizasyonu kurabilmeli.
Bu artık yalnızca ilkelerle değil; stratejiyle de kazanılacak bir seçimdir. Kendine güvenen, hazırlıklı olan, taşıyabilecek olan, kazanabilecek olan gelsin. Gerisi kenarda dursun.
Çok yakın bir zamanda, yukarıda bahsi geçen niteliklere ve imkânlara eksiksiz biçimde sahip bir kardeşimiz başkanlık adaylığını ilan edecektir. Biz de, bu yarışa hakkıyla hazırlandığına inandığımız o adayın yanında, tüm gücümüzle yer alacağız.
Diyaeddin Şahin