Türkiye her yıl milyonlarca turisti ağırlıyor. Akdeniz çanağında İspanya ve İtalya’yla yarışan, jeopolitik avantajı olan, genç iş gücüne ve yüksek hizmet kalitesine sahip bir ülke. Ancak buna rağmen hâlâ şu soruyla karşı karşıyayız:

Neden Türkiye’de Marriott, Hilton, Kempinski, Four Seasons gibi dünya markalarının yatırımları sınırlı? Neden şehirlerimizin merkezinde Radisson yerine “şehrin amcasının” oteli var?

Kabine Revizyonu Ertelendi: Gözler Yaz Sonrasına Çevrildi
Kabine Revizyonu Ertelendi: Gözler Yaz Sonrasına Çevrildi
İçeriği Görüntüle

Yatırımcıda Cesaret Yok, Sürekli Şikâyet Var

Turizm Yatırımcıları Derneği (TYD) başta olmak üzere sektördeki birçok yatırımcı kuruluş, sürekli olarak devletin teşvik sisteminden, bürokrasiden, kurlardan, dış politikadan yakınıyor. Ancak şunu sormak şart:

  • Peki siz ne yaptınız?
  • Ne kadar marka getirdiniz?
  • Ne kadar teknolojiye yatırım yaptınız?
  • Hangi şehirde yeni bir mimari vizyon sundunuz?

Büyük düşünmek yerine, “villa tipi pansiyonlar”la günü kurtarıyor, sonra da dünya liginde niye yokuz diye soruyorlar.

Yerli Otelciler Marka Ortaklığına Sıcak Bakmıyor

Türkiye’deki birçok otel yatırımcısı, kendi adını taşıyan otel markalarını “aile mirası” olarak gördüğü için, dışarıdan gelen dünya markalarıyla franchise veya ortaklık yapmak istemiyor. Gerekçe basit: “Kendi markam varken neden başkasının tabelasını asayım?”

Bu anlayış, duygusal olarak anlaşılabilir ama küresel rekabette geri kalmamıza neden oluyor. Dünya artık ortaklık, sinerji ve marka değerine yatırım yapıyor. Yerli otelciler ise hâlâ “kapısının önünü süpürme” derdinde.

Mega Projelere Sırtını Dönen Sektör

Kamu; İstanbul Havalimanı, Çanakkale Köprüsü, Galataport, Karadeniz turizm yolları, Kapadokya Havalimanı yenilemesi gibi dev altyapı projeleriyle turizmin önünü açtı. Ama özel sektör ne yaptı?

  • Galataport açıldı, çevresi zincir kafe doldu ama dünya çapında otel yatırımı hâlâ sınırlı.
  • Çanakkale’ye köprü yapıldı, Assos ve Bozcaada’da ciddi otel eksikliği sürüyor.
  • Kapadokya’da gece balon turları rekor kırıyor ama lüks segment oteller yeterince büyümüyor.
  • Kamu koşuyor, özel sektör ise eleştirip bekliyor. Bu tablo sürdürülebilir değil.

TURİZM MARKALAŞMASI: Sadece Tanıtım Filmi Yetmez

Kültür ve Turizm Bakanlığı son 5 yıldır başarılı bir tanıtım kampanyası yürütüyor. “Go Türkiye” markası dünya vitrinlerinde yer buldu. Ancak marka olmak sadece dışa yönelik tanıtımla değil, içerideki tesis altyapısıyla olur.

Türkiye’de hâlâ birçok şehirde uluslararası otel zinciri bulunmuyor. Gelen turistler Instagram’da Türkiye’yi seviyor ama Booking’de tercih yapacak otel bulamıyor. Bu sistem değişmeli. Uluslararası yatırımcıya cesaret verilmeli. Yerli otelciye “ben bilirim” kibri değil, “birlikte büyüyelim” modeli anlatılmalı.

Kendi Kabuğunda Büyüyen Sektör, Dünyaya Açılmaz

Türkiye turizmi büyüyor, evet. Ama bu büyüme nicel, markasız ve plansız bir büyüme. Yatırımcılar, sektörün geleceği için şunları yapmalı: Uluslararası otel zincirlerini Türkiye’ye çekmek için somut girişimlerde bulunmalı.

Yeni şehir otelleri, sağlık turizmine uygun modern tesisler ve doğa dostu projeler geliştirmeli. Artık “şikayet değil”, vizyon konuşulmalı.